Mizanü'l Hak kimin eseri ?

Samuag

New member
“Mizanü’l Hak” kimin eseri? Bir adalet terazisinin ardındaki insan: Kâtib Çelebi

Dostlar, geçen gün kahvemi yudumlarken biri bana “Mizanü’l Hak kimin eseri?” diye sordu. Dedim ki: “O da neydi, yeni çıkan bir rap parçası mı?” Meğer tarih kokulu bir bilgelik kitabıymış. Adı bile felsefi bir hava taşıyor — Mizanü’l Hak, yani “Hak terazisi”. Ve bu teraziyi elinde tutan kişi, Osmanlı’nın entelektüel yıldızlarından Kâtib Çelebi (1609–1657).

Ama gelin bu konuyu sadece kuru tarih bilgisiyle geçiştirmeyelim. Çünkü “adalet terazisi” deyince, işin içinde insan vardır, tartışma vardır, strateji vardır, biraz da mizah vardır.

Kim bu Kâtib Çelebi? Bilgin mi, filozof mu, yoksa dönemin forum yöneticisi mi?

Kâtib Çelebi, Osmanlı’nın klasik döneminde yaşamış, hem coğrafyacı, hem tarihçi, hem de düşünür kimliğiyle öne çıkmış bir isim. Asıl adı Mustafa bin Abdullah’tır, ama “kâtib” yani yazman olduğu için bu lakapla tanınmıştır.

Onu farklı kılan şey, dönemin en karmaşık meselelerini bile sakin bir üslupla tartışabilmesiydi. Düşünün, 17. yüzyıl Osmanlısında kahvehaneler bile “yasak mı serbest mi?” diye ülkeyi ikiye bölmüş. O ise çıkıp “Mizanü’l Hak fi İhtiyari’l Ehak” (Hak terazisi – En doğruyu seçmenin ölçüsü) adlı kitabında demiş ki:

> “Arkadaşlar, kavga etmeyin. Gelin her meseleyi akılla tartalım.”

Yani bugünün forum kültürüne uyarlasak: Kâtib Çelebi tam bir “moderatör” olurdu. Kimseyi banlamaz, herkesin görüşünü dinler, sonra tatlı dille toparlardı.

Eserin özü: Akıl mı, iman mı, denge mi?

Mizanü’l Hak, sadece dini konularda değil; toplumun düşünme biçimine dair bir manifesto gibidir. Kâtib Çelebi, akıl ile inancı birleştirmeye çalışır. “Aklı devreden çıkaran inanç, körleşir; inancı reddeden akıl ise kibirlenir,” der.

Ona göre hakikat terazisi, iki kefeli bir dengedir. Bir kefesinde akıl vardır, diğerinde iman. Ve bu teraziyi dengede tutmak, insan olmanın en zor sınavıdır.

Forumda bu noktada erkek üyeler genelde “O zaman strateji şu: dengeli kalacağız, veri toplayacağız, çıkarım yapacağız” derken; kadın üyeler “Evet ama denge duyguyla da kurulmalı, sadece mantıkla değil” derdi.

Kâtib Çelebi, bu ikisini de birleştirir:

— Akıl, seni yönlendirir.

— Vicdan, seni tamamlar.

Bir bakıma “beyinle kalbin ortak moderatörlüğü” gibi düşünün.

Erkeklerin çözüm odaklı bakışı: “Veri var mı, kanıt nerede?”

Forumlarda dikkat etmişsinizdir: Bir konu açıldığında erkekler hemen çözüm peşine düşer. “Hocam, mesele net: A = B ise sonuç C’dir.”

Kâtib Çelebi’nin düşünce tarzı da biraz böyleydi. Tartışmalarda stratejik davranır, deliller getirir, mantık zincirini kurar. Ona göre hakikate ulaşmanın yolu ölçüyle, yani mizanla mümkündü.

Ama işte bu çözümcül akıl bazen fazla mekanikleşir. Hayatın duygusal karmaşasına pek alan bırakmaz. Kâtib Çelebi bu yüzden “terazi” metaforunu seçmişti: Bir taraf ağır basarsa hakikatin dengesi bozulur.

Bu düşünceyi bugünün tartışmalarına uyarlayalım:

— Biri der ki, “Teknoloji bizi özgürleştiriyor.”

— Diğeri der, “Hayır, bizi bağımlı hale getiriyor.”

Kâtib Çelebi çıkıp derdi ki: “İkisi de doğru, yeter ki ölçüsünü bilelim.”

Erkek forum üyeleri bu noktada hemen stratejik öneriler getirirdi: “O zaman ölçüyü belirleyecek bir algoritma geliştirelim.”

Ama kadın üyeler hemen devreye girerdi: “Algoritma değil, anlayış belirlesin.”

Ve işte tam da burada mizanın anlamı derinleşir: Ölçü sadece sayılarla değil, insanlıkla yapılır.

Kadınların empatik yaklaşımı: Hak terazisi vicdanla dengelenir

Kadın bakış açısı, Mizanü’l Hak’taki “denge” temasını daha insani bir boyuta taşır. Çünkü kadınlar genellikle ilişkisel düşünür: Bir kavramın, bir inancın ya da bir kararın kimleri nasıl etkileyeceğini hesap ederler.

Kâtib Çelebi’nin zamanında kadınlar kamusal alanda çok görünür olmasa da, empatik düşünce tarzı onun felsefesinde sezilir. “Hak” kavramını, cezadan çok adalet üzerinden tanımlar. Birine haksızlık edildiğinde sadece hukuk değil, kalp terazisi de bozulur.

Forumda bu konuyu konuşsak, bir kadın üye şöyle derdi:

> “Hak terazisi dediğin şey sadece doğruyu bulmak değildir. Birini incitmeden doğruyu söyleyebilmektir.”

Bu da aslında Kâtib Çelebi’nin ruhuna çok uygun bir yorum olurdu.

Tarihsel bağlamda mizah: 17. yüzyılın forum kavgaları

Kâtib Çelebi’nin yaşadığı dönem, bugünkü forum ortamlarından pek de farklı değildi. Herkesin bir fikri vardı ve herkes haklıydı!

— Kahvehaneler bid’at mi, değil mi?

— Tütün içmek günah mı, serbest mi?

— Avrupa haritalarına bakmak caiz mi, yoksa sapkınlık mı?

O da oturmuş bu tartışmaların ortasında demiş ki: “Arkadaşlar, biraz sakin olun. Hakikat, bağıranın değil, tartanın elindedir.”

Bugün de forumlarda aynı sahneyi görmüyor muyuz? Herkes CAPS’lerle, kaynak linkleriyle “haklılığını” ispat etmeye çalışıyor. Ama kimse teraziyi eline almıyor.

Bence Kâtib Çelebi bugün yaşasaydı, her tartışmanın altına şu yorumu yazardı:

> “Kaynak belirt, sonra tartışalım.” 😄

Toplumsal denge metaforu: Mizan sadece kitap değil, yaşam tarzı

Mizanü’l Hak, sadece bir eser değil, bir düşünme biçimidir. Adalet, ölçülülük ve eleştirel bakışın Osmanlıca hali.

Bugün bireysel yaşamlarımızda da bu “mizan”a ihtiyaç var. Çünkü hepimiz kendi iç terazimizi kaybediyoruz.

Bir tarafımız fazla hırslı, diğer tarafımız fazla duyarlı. Bir taraf stratejik, diğeri empatik. Oysa Kâtib Çelebi’nin mesajı basit:

> “Ne sadece akıl, ne sadece kalp — hakikat ikisinin ortasındadır.”

Forumdaki herkesin yaşamına uyarlarsak:

— Erkekler, çözüm ararken bazen empatiyi unutuyor.

— Kadınlar, duyguda derinleşirken bazen stratejiyi göz ardı ediyor.

Ama mizan, bu iki yaklaşımın birleştiği noktadır.

Kâtib Çelebi günümüzde yaşasaydı...

Hayal edin: Kâtib Çelebi günümüz forumlarında aktif bir üye olsaydı, muhtemelen profilinde şu yazardı:

> Bio: “Akıl + Vicdan = Hakikat / Kahve sever / Kaynak insanıdır.”

Güncel konularda tartışma açardı:

— “Yapay zekâ etik midir?”

— “Bilgiye erişim sınırlandırılmalı mı?”

Ve her tartışmada şu kuralı koyardı:

> “Arkadaşlar, mizanda ölçü kayboldu mu, hak da kaybolur.”

Forum tartışma soruları:

— Sizce bugün “hak terazisini” kim tutuyor? Bilim mi, inanç mı, insan mı?

— Kadınların empatik, erkeklerin stratejik bakışlarını birleştirebilirsek, daha adil bir toplum mümkün mü?

— Mizanü’l Hak bugün yazılsaydı, sosyal medya başlığı ne olurdu? “Dijital Hak Terazisi” mi?

Son söz: Hak terazisi hepimizin elinde

Mizanü’l Hak, Kâtib Çelebi’nin kaleminden çıkan ama çağlar ötesine seslenen bir çağrıdır:

> “Hakikat bir terazidir; eğriltmeden tart, acele etmeden karar ver.”

Bence bu cümle, sadece 17. yüzyıl Osmanlısı için değil, bugünün forumları, tartışmaları ve ilişkileri için de geçerli.

Çünkü hepimiz bazen fazla bağırıyoruz, bazen az dinliyoruz.

Ama unutmayın: Hak terazisi, sadece doğruda değil, dengede bulunur.