Üniversitede 49.6 geçer mi ?

Deniz

New member
49.6: Bir Notun Ardındaki Hikâye

O gün üniversitenin kantininde otururken Elif’in yüzündeki ifade hâlâ gözümün önünde. Elinde telefon, ekranına boş gözlerle bakıyordu. “Geçemedim,” dedi, kısık bir sesle. Yanında oturan Kerem hemen eğildi, not sistemine baktı: 49.6.

“Bu kadar mı?” dedi Kerem, alnını kaşıyarak. “Hocanın yuvarlaması gerekirdi.”

Elif başını iki yana salladı. “Yönetmelik değişmiş. Artık 49.6, geçmiyor.”

---

Bir Notun Hikâyesi: Sınavdan Fazlası

Elif, sosyoloji öğrencisiydi. Çalışkan, dikkatli ve çoğu zaman arkadaşlarına ders anlatan biriydi. Ama o dönem içinde bulunduğu stres, ailesinin yaşadığı ekonomik sıkıntılar, bir de yarı zamanlı işin yorgunluğu birleşince o sınavda birkaç soruya yetişememişti.

Kerem ise mühendislik fakültesinde okuyordu. Analitik zekâsıyla öne çıkan, her şeyi planlamayı seven biriydi. Elif’in durumunu duyunca hemen yönetmelikleri araştırmaya başladı.

“Bak,” dedi Kerem, dizüstü bilgisayarını açarak. “YÖK’ün 2022’deki genelgesine göre, geçme notu 50’nin altına düşürülemez ama hoca takdir hakkını kullanabilir. Belki itiraz etmelisin.”

Elif gülümsedi, ama yorgun bir gülümsemeydi. “Benim için sadece bir not değil bu,” dedi. “Emek verip sınırda kalmak, sanki değersizleşmek gibi hissediliyor.”

---

Akademik Adalet mi, Sayısal Soğukluk mu?

Bu tartışma o gün kantinde yalnızca iki kişi arasında kalmadı. Masaya oturan herkesin bir fikri vardı.

Birisi dedi ki: “Kurallar kurallardır, 49.6 da 49’dur.”

Bir diğeri karşı çıktı: “Ama eğitim, sadece ölçmek değil, anlamaktır.”

Bu küçük sohbet bir anda büyük bir tartışmaya dönüştü. Not sisteminin katılığı, eğitimin insani yönüyle çelişiyordu. Kimi öğrenciler, “Adalet eşit uygulamayla sağlanır” derken, kimileri “eşitlik değil, hakkaniyet” diye ısrar etti.

Bu durum, sadece Türkiye’de değil, dünyanın birçok ülkesinde tartışılan bir konuydu. Örneğin ABD’de bazı üniversiteler “borderline” (sınıra yakın) öğrenciler için “profesör değerlendirmesi” uygularken, Avrupa’da öğrenci performansı genel başarı ortalamasıyla birlikte inceleniyor.

---

Elif’in Mücadelesi: Empati ve Cesaretin Gücü

Elif o gece evine gidip sabaha kadar düşündü. Sisteme boyun eğmek kolaydı, ama sessiz kalmak içini acıtıyordu. Ertesi gün bölüm başkanına bir e-posta yazdı.

Kendini savunmadı; sadece emeğini anlattı. Dönem boyunca yürüttüğü saha araştırmasını, grup çalışmalarına katkısını, hatta sınıf arkadaşlarına yaptığı destekleri hatırlattı. “Benim geçmemi sağlayacak bir puan değilse bile, emeğimi görmenizi istiyorum,” diye bitirdi mesajını.

Bir hafta sonra hoca yanıt verdi:

> “Elif, yazdıkların beni düşündürdü. Yönetmelik gereği not değişikliği yapamıyorum, ama senin özverini fark ettim. Lütfen bu enerjini kaybetme. Akademide asıl başarı, 0.4’lük farkları aşan insanlarda olur.”

O an Elif anladı ki, bazen geçmek sadece sistemle değil, kendinle de ilgilidir.

---

Kerem’in Bakış Açısı: Çözüm Arayışı

Kerem bu olaydan sonra öğrenci temsilciliğine aday oldu. “49.6 geçer mi?” sorusunu sadece Elif için değil, tüm öğrenciler için çözmek istiyordu.

Verileri inceledi: Üniversitelerin %58’inde 0.5 altı notlar otomatik yuvarlanmıyordu. Bazılarında ise akademik kurul kararıyla sınır puanlar “takdir hakkı” olarak değerlendiriliyordu.

Bir öneri taslağı hazırladı:

1. Sınıra yakın notlar için ‘öğrenci gelişim dosyası’ kriteri eklensin.

2. Hocalara, istisnai durumlarda %2’ye kadar takdir hakkı tanınsın.

3. Her fakültede ‘not etik kurulu’ oluşturulsun.

Bu öneriyi forumda paylaştığında, yüzlerce öğrenci tartışmaya katıldı. Kimi “kural bozulursa düzen bozulur” dedi, kimi ise “düzen zaten adil değil” diyerek destek verdi.

---

Toplumsal Yansımalar: Sayılarla Değil, İnsanlarla Ölçülen Başarı

Bu küçük hikâye, aslında Türkiye’deki eğitim sisteminin bir mikrokozmosu gibiydi.

Bir notun yarım puan altında kalmak, bazen bir dönemin, bazen bir hayalin ertelenmesi anlamına gelebiliyordu. Ama bu durum, aynı zamanda bir toplumun nasıl değer biçtiğini de gösteriyordu:

Başarı, sadece ölçülebilen bir şey miydi?

Yoksa az farkla başarısız sayılan biri, sistemin adaletini sorgulamakta haklı mıydı?

Kadın öğrenciler arasında bu durum çoğu zaman “özsaygı” meselesine dönüşürken, erkek öğrenciler “sistemi iyileştirme” yönünde daha stratejik çözümler üretmeye yöneliyordu. Her iki yaklaşım da değerlidir; biri insanı merkeze alır, diğeri sistemi.

---

Bir Forumda Başlayan Tartışma

Bir süre sonra Elif, yaşadıklarını bir forumda paylaştı. Yazısı şöyle bitiyordu:

> “49.6 geçmez belki ama hayat, sadece geçmekle ölçülmüyor. Bazen kaybettiğini sandığın an, seni gerçekten tanıyan insanlarla tanışıyorsun.”

Yorumlar yağmur gibi geldi. Kimisi “ben de aynı durumu yaşadım” dedi, kimisi “hocamın adaletsizliğini hâlâ unutmadım.” Bazıları ise kendi üniversitesinde bu konuyu dile getireceğini yazdı.

O tartışma, bir süre sonra küçük bir farkındalık hareketine dönüştü. Artık öğrenciler notların ötesinde, değerlendirme sistemlerinin de adil olup olmadığını sorguluyordu.

---

Sonuç: 49.6 Geçer mi, Yoksa Bir Fikri mi Geçirir?

Elif o dersi bir dönem sonra tekrar aldı ve bu kez 87 aldı. Ama ilginç olan şu ki, o dönem aldığı 49.6 notu, hayatında en çok öğreten şey oldu.

Bir puanla geçememek, ona dayanıklılığı; sistemin sessizliğine rağmen ses çıkarmak, ona cesareti öğretti.

Kerem’in önerileri ise üniversitenin öğrenci konseyi tarafından tartışmaya açıldı ve sonraki yıl yönetmelikte küçük ama önemli bir değişiklik yapıldı: “Sınırda kalan notlarda öğrenci gelişim dosyası dikkate alınabilir.”

Ve o değişikliğin hikâyesi, bir forumda paylaşılan 49.6’lık bir hikâyeyle başlamıştı.

---

Kaynaklar:

- YÖK 2022-2024 Not Değerlendirme Esasları

- T.C. Resmî Gazete, Yükseköğretim Yönetmeliği (Madde 16)

- OECD Education Review 2023 – Assessment Fairness

- Kişisel gözlemler ve öğrenci forum arşivleri

Peki sizce, bir öğrencinin başarısı 0.4 puanla ölçülebilir mi, yoksa bazen “geçememek” en büyük geçiş midir?